16 Şubat 2011 Çarşamba

Doğu Roma mı? Bizans mı?

Bugün Yunanlılara Rum, Yunancaya Rumca diyoruz. Türkler Yunanlılarla ya da belki Doğu Roma halkı ile demek daha doğru olur, ilk defa Anadoluya geldiklerinde karşılaşırlar, o zaman Roma ülkesi (“Diyar-ı Rum”) olarak anılan bu topraklarda yaşıyan halk kendine yunanca Romalı yani “Romaioi”, yaşadıkları topraklara, yani bugünkü Anadolu’ya ise Romania (“Roma ülkesi”) diyordu.

Fakat ne ilginçtir ki, yine bugün kendine Romalı diyen bu halka Bizanslı, (Doğu) Roma İmparatorluğu adını verdikleri devletlerine ise Bizans İmparatorluğu adını veriyoruz. Gerçek şu ki bu insanlar kendilerine ya da devletlerine hiçbir zaman Bizanslı dememişler, başkentlerinin tarihi adının Bizantium olmasından öte, böyle bir kelime bile duymuş olduklarını sanmıyorum, onlar ülkelerinin yıkıldığı 1453 yılına kadar Roma İmparatorluğu'nda yaşayan Romalılardı, ölürken birgün ilerde Bizanslı olarak anılıcaklarını bilseler herhalde çok şaşırırlardı.

Hieronymus Wolf 1516-1580
Bizans'ın isim babası
Doğu Roma yıkıldıktan sonra dünyada adı değiştirilen tek devlet olsa gerek, örneği varsa da ben bilmiyorum. Herşey Alman tarihçi ve araştırmacı Hieronymus Wolf’un 1537 yılında yeni kurulan Augsburg kütüphanesi müdürü olması ile başlar, ana ilgi alanı Antik ve Ortaçağ Yunan eserleridir ve Venedik’ten gelen 100’e yakın Yunanca el yazması eseri Almanca’ya çevirerek çağdaşı Avrupalılar için ulaşılabilir hale getirir. 1557 yılında Yunan tarihi üzerine yazdığı büyük eseri Corpus Historiae Byzantinae adı ile yayınlar ve tarihte ilk defa  Doğu Roma imparatorluğu’nu Bizans olarak tanımlar.  Burda kastetmek istediği başkenti Konstantinopolis olan Doğu Roma’dır ve bunun için ilginç bir yol seçer ve Doğu Roma yerine şehrin tarihi ismi olan Bizantium’dan devşirme Byzantinae kelimesini türetir.

17. yüzyıl başında Fransa Kralı 14. Louis bilinen tüm Doğu Roma imparatorluğu çalışmalarının birleştirilerek derlenmesini ister ve dünyanın dört bir yanından o zamanlar bilinen başlıca Roma tarihi uzmanlarını biraraya getirir. Wolf’un Corpus Historiae Byzantinae’sı temel alınarak yapılan çalışma 34 ciltlik dev bir esere dönüşür ve adı da yine aynı şekilde konur ve böylece Doğu Roma’nın Bizans olarak isimlendirilmesi bir nevi resmiyet kazanır.

Montesquieu 1689-1755
Batı Roma'yı erdem,
Doğu Roma'yı entrika ile özdeşleştirdi
1548’de yazdığı Yasaların Ruhu (The Spirit of the Laws) ile Amerikan anayasasının en büyük ilham kaynaklarından biri olmuş, 1534’te yazdığı  Roma İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine (Considerations On The Causes Of The Greatness Of The Romans And Their Decline) isimli eseriyle Napoleon’un aynı Roma gibi tüm dünyayı bir imparatorluk altında birleştirmek benzeri ütopik hedefinin ilham kaynağı olan aydınlanmacı akımın öncülerinden Montesqieu bütün eserlerinde  yükseliş ile ilgili kavramları Batı, çöküş ile ilgili  kavramları Doğu ile ilişkilendirir. Aynı şekilde aydınlanmacı yazar Edward Gibbon da Roma İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküşü (The History of the Decline and Fall of the Roman Empire) adlı eserinde ağırlıklı yükü hristiyan olmasına bağlayarak ama yine de bütün bilgelik ve büyüklüğü Batı’da bütün yolsuzluk, entrika ve çöküşü Doğu'da toplayarak sonuçlandırır.


Edward Gibbon 1737-1794

Her iki aydınlanmacı yazar ve öncüsü oldukları diğer aydınlanmacılar Avrupa’da monarşinin bittiği, demokratik parlementer sistemlere geçildiği bir esnada, siyaset felsefesi ile ilgili çığır açıcak çalışmalar yaparken aynı zamanda devlet yönetiminin rönesansını Batı Roma’nın erdemleri üzerine kurup çöküşünü ise gittikçe hristiyanlaşan Doğu Roma’ya mal ettiler, Amerikalı Tarih profösörü Clifton R. Fox’un “what if anything is a byzantine” yazısında da bahsettiği gibi. Grek, latin ve roma gibi soylu kelimeleri başkenti Konstantinopolis olan imparatorluğa yakıştıramayınca ortaya şehrin ilk adına referens veren Bizans ismi çıktı, böylece batı düşüncesinin üzerine kurulduğu Roma İmparatorluğunun erdemi ve başarısı Batı’da Roma adıyla, çöküş ve yolsuzluğu ise Doğu’da Bizans adıyla anılarak bir şekilde greko-romen kültürünün adı da aklanmış oldu. Aydınlanmacıları da bir bakıma anlamak mümkün, kolkola girmiş monarşi ve katolik kilisesine karşı verdikleri son derece haklı mücadelede Roma'nın hristiyan kısmını değil pagan kısmını örnek almaları son derece doğal ama keşke bu Doğu'nun hakkını ismini bile değiştirecek kadar gasp ederek olmasaydı. 

Roma imparatorluğu kuruluş tarihini milattan önce 44, Başkentin Roma’dan Konstantinopolis’e taşınması 332, Doğu ve Batı olarak ayrılış tarihini 395, batının çöküş ve doğunun tek imparatorluk olarak kalış tarihini 475 (Roma’nın Vizigotlar tarafından yağmalanışı) ve çöküş tarihini milattan sonra 1453 yılı olarak kabul edersek bence 1500 yıllık tarihinde inişli çıkışlı da olsa askeri, ticari ve kültürel olarak en kuvvetli zamanlarını başkentinin Konstantinopolis olduğu 332 ve 1453 yılları arasında Doğu Roma İmparatorluğu adı altında yaşadığını düşünüyorum, imparatorluğun son yıllarında iyice küçülmüş olduğu, güçsüz düşerek yıkıldığı gerçeği yadsınamaz ama yine de bu tüm olumsuzlukların Doğu Roma’ya yüklenmesini haklı çıkartamaz, Avrupalı çağdaşları ortaçağın karanlığı içinde kalmışken, Konstantinopolis zaman zaman 500.000 kişiyi bulan nüfusuyla, tüm Akdeniz çevresinde Bilim, Kültür ve Sanatın başkentiydi. Bugün ise ne yazık ki Bizans adı nerdeyse tüm dillerde yolsuzluk ve entrika ile beraber anılıyor.

Click here for English

13 Şubat 2011 Pazar

Milyon Taşı

Milion Taşı, Kilometre Taşı, Milion Stone, Μίλ(λ)ιον
Eminönü'nden yürüyerek Sultanahmet Meydanına çıktığınızda, Yerebatan Sarnıcı'nın girişinin bulunduğu sokağın ağzını geçer geçmez, sağınızda 18-20 metre yüksekliğinde taştan bir küçük kule görürsünüz, Milyon Taşı bu taştan kulenin tam yanındadır (Google map linki). Mermerden 4-5 metre yüksekliğinde dikdörtgen prizma şekilli bir kalıntıdır, 1967-68 yıllarında üzerindeki yapılar yıkılınca gerçekleştirilen arkeolojik kazılar sırasında bulunmuş Milyon Taşı’na ait bir parçadır.
Milyon Taşı’nı temsil etmesi için tekrar dikilmiştir.  Yanındaki taştan kule ise 16. yüzyılda inşa edilmiş, Osmanlı’dan kalma bir su terazisiymiş, yapımı sırasında anıt su terazisini yapanlara göre engel oluşturmuş olmalı ki su terazisini yapabilmek için zaten oldukça eskimiş haldeki anıtı tamemen yıkmışlar, anıt yaklaşık 400 yıl boyunca tamamen kaybolmuş. Bu anıtın kalıntılarıyla ilk buluşmanızda geçmişini biliyorsanız şimdiki hali bir parça hayal kırıklığı yaratabilir, İstanbul Belediyesi'de aynı şeyi düşünmüş olmalı ki anıtın önüne "Bu taştan sütun bir zamanlar imparatorluğun tüm köşelerine uzunlukların ölçüldüğü bir Bizans zafer takından geriye kalan tek şeydir" yazmış.

"This stone pillar is all that remains from a Byzantine triumphal arch from which
road distances to all corners of the empire were once measued. Date IV. century AD


Birinci Konstantin, Annesi ve ortalarında
Hz: İsa'nın çarmıha gerildiği iddia
edilen gerçek haç
("True Cross")
Anıt 4. yüzyılda şehre adını vermiş Birinci Konstantin tarafından dikilmiş, Konstantin hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatorudur ve yeni baştan kuracağı imparatorluğun başkenti için pagan geçmişiyle özdeşleşmiş Roma’nın uygun olmayacağını düşünür ve imparatorluğuna yeni, hristiyanlaştırabileceği bir başkent seçer, burası özel konumu ile ticaret yollarının ve o zaman ki Doğu Roma imparatorluğunun coğrafi olarak tam ortasında duran küçük yunan şehri, kurucusu Megaralı komutan Bizas’ın adını taşıyan Bizantium’dur. Konstantin bu küçük şehri Roma İmparatorluğunun yeni başkenti yapar ve adınıda Yeni Roma (“Nova Roma”), Konstantinopolis (“Konstantin’in Şehri) koyar. İmparatorluğun başkenti Roma iken eski Roma’nın merkezi forum’da Roma imparatoru, bugünkü Ağustos ayının isim babası (“Caesar Augustus”) İmparator Agustus tarafından dikilen Milliarium Aureum yani altın kilometre taşı (“golden milestone”) varmış, anıt sıfır noktası kabul edilirmiş ve üzerinde imparatorluğun önemli şehirlerine olan uzaklıklar yazılıymış. O zamanlarda Roma imparatorluğu dışındaki devletler henüz yol ve su kemeri gibi temel medeniyet ölçütü sayılabilecek altyapı yatırımları yapmaktan büyük ölçüde acizlerdi, Roma imparatorluğunun dört yöne yaptığı yollar Başkent Roma’ya geliyor ve hepsi forum’da, şehrin merkezindeki bu anıtta birleşiyordu.

Milliarium Aureum, Milion Taşı'nın
Roma'daki eşleniğinin kalıntıları 


Tüm yollar Roma’ya çıkar sözü burdan gelir.
Aynı şekilde Yeni Roma, Konstantinopolis’e de Roma İmparatorluğunun merkezine yani “dünyanın merkezi”ne üzerinde imparatorluğun önemli şehirlerine uzaklıkların yazılı olduğu bir anıt dikilmiş. Bu şehirlerin o dönemin önemli şehirleri olan Roma, Ravenna, Selanik, Atina, Antakya, Şam, Kudüs ve İskenderiye olduklarını tahmin ediyorum.



Konstantinopoliste ise anıttan çıkan yine Konstantin tarafından imar edilen şehrin ana yolu Messe (Osmanlı döneminde Divan yolu, şimdi Turgut Özal Bulvarı), ilerde Y biçiminde birden çok defa ayrılarak surlardaki Topkapı, Edirnekapı veya Yedikule gibi şehrin kapılarına uzanır, oradan da Akdeniz'in dört bir yanına dağılırdı. Bu nokta hem şehrin hem de dünyanın merkezi, sıfır noktası sayılırdı. Değil mi ki Roma İmparatorluğu dünyanın en büyük devletiydi, başkenti imparatorluğun ve dünyanın merkezi ve onun ana meydanındaki anıtta tüm uzaklıkların ölçüldüğü sıfır noktasıydı. İsmi de bu anlama geliyor, kilometre taşı, Eski yunancada "mile" bin demek eski Roma’da ise bir mil uzunluk bin adet iki adımmış buda aslında bugünün miline çok yakın 0.9 mile yani 1480 metreye denk geliyor. Bir bakıma üzerinde yazan uzunluklar da bugünün miline oldukça yakınmış.

Yapı dört ayaklı bir zafer takıdır: dört ayak, bunları birbirine bağlayan dört kemer ve en üstte bir kubbe’den oluşur, mermerden yapılmıştır. Roma'da bulunan bir sütun şeklindeki eşleniğinden mimari olarak çok daha karmaşık ve görkemlidir. Üzerinde imparator I. Konstantin ve Kudüs’e hacca gittiğinde üzerine İsa’nın çarmıha gerildiği orijinal haç olduğuna inanılan haçı (“True Cross”) bulup Konstantinopolis’e getiren Yalova doğumlu annesi Helena (Yalova’nın tarihi adı bu yüzden Helenapolis’tir) ve aralarında gerçek haç heykeli, arkalarında yunan mitolojisine göre şehrin koruyucusu tanrıça Tike (Roma mitolojisinde “Fortuna”) bulunuyordu.

Bugünkü Düzce'den çıkan Tike heykeli
Kucağında zenginlik tanrısı pluto var.
İstanbul arkeoloji müzesinde görebilirsiniz. 

6. Yüzyılda meşhur imparator Justinianos tarafından ön tarafına bir güneş saati eklenmiş. Duvarlarında ilk zamanlar pagan geçmişin izleri olarak dört atlının çektiği güneş tanrısı Zeus - Helios heykeli ve imparatorlar 2. Teodosius’un at üstünde bronz heykeli, Hadrian ve Trajan’ın kabartmaları varken,  8. yüzyılda ekümenik konsül’ün resimleri işlenmiş. Her türlü dini resmin yasaklandığı ikonoklastik dönemde ise tüm dini tasvirler silinerek yerlerine hipodromdaki at yarışlarının kabartmaları yapılmış.







Bizans zamanından kalan yapıların 1200 yılı itibarıyla 3 boyutlu canlandırmalarını yapan Byzantium1200 adındaki web sitesinde ( http://www.arkeo3d.com/byzantium1200/milion.html ) Milion Taşı'nın 1200 yılındaki 3 boyutlu halini bulabilirsiniz. 

Click here for English